Ortaokul yaz tatilinde kahvehanede çalışmıştım. İlk işimdi bu, o yüzden duygusal bir önemi vardır benim için. Yaşlı amcalar gelirdi hep, bütün gün okey oynayıp çay içerlerdi. Çok konuşurlar ve çok gürültü yaparlardı ama severdim hepsini. Onlar da beni severdi belki, emin değilim. Bence severlerdi. Hiç yüzüme bakmadıkları için bilgim yok. Patron sabah 10 gibi gelip giderdi. Her seferinde birazdan dönerim diye yalan söylerdi, çünkü akşam gelirdi hep.
Çocuklar için açık dondurma da satardık. Kendim çocuk olduğum için ben de yerdim. Patron bana izin vermişti, istediğim kadar dondurma yiyebilirdim ama yine de günde üç toptan fazla yemezdim. Aç gözlü bir çocuk değildim, param vardı, istersem marketten Cornetto alabilirdim. Ama bu dondurmayı da seviyordum.
Sabah dükkanı açıp tezgahı düzenler, çayı demler, masaları siler, yerleri süpürür, tuvaleti temizlerdim. 9-10 gibi doluşmaya başlardı herkes. Sevimli bir amca vardı, okey falan oynamaz, insanlara karışmazdı. En köşedeki masaya oturur, kuşburnu çayı isterdi. Etrafa hiç bakınmazdı, öylece sabit bir şekilde otururdu. Sonra kuşburnu çayı bittikten sonra çay tabağına 150 bin lira bırakırdı. Oysa kuşburnu çayı 250 bin liraydı. Yanına gittiğimde her seferinde bardağı gösterip aynı şeyi söylerdi: “Aacek veecek yok.” Ben de ses etmezdim. Patron “O adam öyle, sorun yok,” demişti.
Akşam olunca patron gelirdi. Yevmiyemi alıp eve dönerdim. O zamanın parasıyla 5 milyondu yevmiyem, şimdiki karşılığını bilmiyorum çünkü enflasyondan anlamam. Bu da böyle hoş bir anıdır benim için. Öylesine aklıma geldi, paylaşmak istedim sizlerle.
Comments